“Psikolojik bir kas geliştirmek, iş yaşamında ilerlememize gölge düşürebilecek birçok tuzaktan korunmamızı sağlar.”
İş yaşamında belirli bir mesafe kat eden herkes, bu yolculuğun zorluklarla dolu, inişli çıkışlı patikalardan oluştuğunu bilir. Ve bu patikalarda ilerlerken gerekli iletişim donanımına ve krizleri fırsata çevirebilme yetkinliğine sahip olmadığımız sürece, iş dünyası çoğu çalışan için şikayetlerle dolu kâbus gibi bir ortama dönüşebilir. Bunu önlemenin en önemli yollarından biri, ‘etkin bir iletişim zırhına sahip olmak ve psikolojik bir kas geliştirmek’ konusunda çaba göstermektir. İş dünyasında psikolojik bir kas geliştirdiğimizde, zorluklara karşı direncimiz artar ve kendimizle/başkalarıyla olan iletişim süreçlerimizi yönetmek konusunda yetkinliğimiz gelişir. Bu durum ise, iş dünyasında sürdürülebilir başarı göstermemizde çok önemli bir faktördür.
Çalışanların ‘psikolojik kas’ geliştirmelerinde önemli bir rol oynayacak ve iş süreçlerindeki kaliteyi yükseltecek bazı unsurlar aşağıdaki gibidir:
Kitapların gücünden yararlanmak: Aslında aradığımız bütün güç kitaplarda mevcut. Tabii ki meraklılar için… Bir çalışan, düzenli bir okuma düzeni oluşturduğunda, hangi konuya yönelik eksikleri var (mesleki bilgi, stres yönetimi, zorlu kişilerle mücadele, etkin iletişim, kriz yönetimi vb.), bunları tespit ettiğinde, kitaplardan ilgili konularla mücadeleye yönelik harika yöntemler keşfedebilir. Gerekli olan şey, biraz merak duygusu ve irade gücüdür. Çalışma yaşamında ilerlerken, okumayı elden bırakmayan, sürekli yeni şeyler öğrenen bir çalışanın şüphesiz ki daha az stresi olacaktır ve iş yaşamında kendisini daha iyi yönetecektir. Şartlar ne olursa olsun, her gün en az 30 dakikalık bir okuma, çalışana gelecekte daha özgür bir yaşamın anahtarını sunabilir.
Etkin iletişim gücümüzü geliştirmek: Etkin iletişime sürekli yatırım yapan bir çalışan, kötü iletişime sahip olan kişilerin oluşturmuş olduğu mayın tarlasında, zırhlı özelliği sayesinde tedirgin olmadan yürüyebilir. Çünkü onlarla nasıl baş etmesi gerektiğini bilir; empatinin gücünden yararlanır. Ve çoğu zaman öfkesine hâkim olur. (Bir çalışanın iyi bir iletişimci olduğunu, zorlu insanlarla başa çıkabilmesinden ve farklılıklara sahip insanlarla bir iletişim ahengi oluşturmasından -diğer bir deyişle onların dilinden konuşmasından- rahatlıkla anlayabiliriz.)
Duygularımızı yönetmeyi/eğitmeyi öğrenmek: İş yaşamımızda gelişen herhangi bir olay -iletişimi berbat bir kişiye denk gelmek, iptal olan bir satış veya iş kaybı, müşteri şikâyeti karşılamak veya özel yaşamımızda bizi üzecek bir durum vb.-, bizi anlık olarak üzebiliyor. Fakat bu gelişen olayları tekrar farklı bir şekilde değerlendirdiğimizde, farklı bakış açıları geliştirdiğimizde, duygularımızı regüle etmiş oluruz ve olumsuz olan o duygusal sarmaldan çıkarız. Kendimizi daha iyi tanıyarak ve duygularımızı fark ederek, olumsuz duyguların bizi yönetmesini engellemek, iş yaşamımızdaki olmazsa olmaz ilkelerden biri olmalıdır. Günümüzde birçok çalışan, ‘duygu yönetimi veya dürtü kontrolü’ konularında kendisini yönetemediğinden dolayı, iş yaşamında ilerleme kaydedemiyor.
Her zorlukta bir fırsat aramak: Karşılaştığımız irili ufaklı krizlerin içinde yatan fırsatı yakalamayı öğrendiğimizde, yaşamda elimize önemli bir güç geçirmiş oluyoruz. Kümülatif yaşam başarısının bu yaklaşımla direkt olarak ilintisinin olduğuna inanıyorum. Çalışanın bu yönde bir plan oluşturması (gelecekte muhtemel hangi krizlerle karşılaşabilirim, onları nasıl bertaraf edebilirim, yeni oluşmuş bir krizi kısa veya uzun vadede nasıl fırsata çevirebilirim vb.), zorlukları etkin bir şekilde göğüsleyebilmesi açısından son derece önemlidir.
Eğitimin gücünden yararlanmak: Çalışanın, eksik olduğu konularda eğitim alması ve öğrendiklerini belirli bir zamana yayarak içselleştirmesi, şüphesiz ki ilgili kişiyi akranlarına göre birkaç adım öne çıkaracaktır. İş yaşamında ilerlerken, bir yandan da sürekli eğitim ve gelişime önem veren çalışanların işten elde etmiş oldukları tatmin duyguları da yüksek oluyor. Bazı çalışanlar, düzenli eğitim sistemi çatısı altında çalıştıklarından şanslı gibi görülebilir ama aynı sistemde yer alan ve merak/irade duygusu zayıf bir çalışan, öğrendiklerini uygulamaya koymakta başarısız olabiliyor. Bu sebepten çalışanların diğer birçok konuda olduğu gibi, eğitime de özerk/istekli bir tutumla yaklaşmaları, öğrendiklerini uygulama ve bunlardan başarı elde etme süreçlerindeki şanslarını artıracaktır.
Hızlandırıcı unsur; berrak bir zihin oluşturmak ve bu güçten yararlanmak: Şüphesiz ki yeteneklerinin farkında olan, kendini iyi yönetebilen, iş yaşamında ilerlediği yoldan emin olan, görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için maksimum çaba gösteren çalışanların zihin dünyaları daha berraktır. Berrak bir zihin ise, yaşamdan yeterince tat alabilmemiz için en önemli unsurların başında gelir.
Yukarıdaki yaklaşımlar çerçevesinde ‘psikolojik bir kas’ geliştirdiğimizde -diğer bir ifadeyle duygusal zekâ gelişimine yatırım yaptığımızda-, iş yaşamı veya özel yaşamımızı daha iyi yönetebilmemiz muhtemeldir. Bu yaklaşımların, zorluklar karşısında daha güçlü durmamızın yanında akıl sağlığımızı korumamız açısından da önemli/gerekli olduğunu düşünüyorum.
Ve son söz, uzun yıllar önce ‘psikolojik kas’ terimini bir yazısında keşfettiğim ünlü sosyolog Amitai Etzioni’den olsun…
‘’Ahlaki davranış için ‘psikolojik kas’ gerekir.’’
Eğitim programlarımız ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak ve eğitimlerimizin size sunduğu fırsatları öğrenmek için lütfen katılın.