“İnsan gülmediği günü, yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir.”
Sokrates
Yüzyıllar önce bir arkeolog, araştırma yapmak için Tibet’te bir köye gider. Köyün lideriyle gezerken karşılarına farklı mezar taşlarından yapılmış bir mezarlık çıkar. Mezar taşlarında birbiriyle ilgisiz görünen rakamlar vardır: 10, 85, 500, 2080 vb. “Bunlar doğum-ölüm tarihi arasındaki yaşama süresi olamaz” der antropolog ve rakamların manasını sorar. Liderin anlattığına göre, bu rakamların manası o köyde kökeni bilinemeyecek kadar eski bir geleneğe dayanır: “Bir bebek doğduğunda onun için uzun bir ip alınır. Bebek her içten güldüğünde ebeveynleri ipe bir düğüm atar. Bu kişi yeterince büyüdüğünde kendi düğümlerini kendi atmaya başlar. Öldüğü zaman düğümler sayılır ve mezar taşına yazılır!” Ve ekler köyün lideri: “Bir insanın güldüğü anlar gerçekten yaşadığı anlardır.’’
Bu Tibet hikâyesini çok beğenirim, aklıma geldikçe eğitimlerimde anlatırım hep… Yaşam zorlukları arasında her şeye rağmen gülümsemek için zaman ayırmak önemli bir yaşama uğraşısı.
Birçoğumuz biliriz; gülümsemenin özel yaşamımıza veya iş hayatımıza o kadar çok katkısı var ki, saymakla bitmez… Her şeyden önemlisi, çevremizle kurduğumuz iletişim kalitemizi çok önemli oranda yükseltiyor. Kaliteli iletişim ise yaşam veya iş başarısında en önemli faktörlerden biri. “Erkek adam gülmez”, “kadın çok gülmemeli” veya “yönetici dediğin ciddi/sert görünmeli” vb. normların, yaklaşımların literatürden çıkarılması gerektiğine inanıyorum.
Mutlu yüzün bizlere olan faydalarını, özellikle iş yaşamına olan katkıları bakımından ele almaya çalıştım:
İletişimi güçlendiriyor ve başarı oranını yükseltiyor; insan beyni mutlu yüzleri yeğliyor, onları diğer yüzlerden anında ayırıyor: Gülümsemek, karşımızdaki kişiye bir değer verdiğimizi gösterir ve insanlar arası iletişimde bir ahenk oluşturur. Yapılan araştırmalar, gülümsemeyi bir iletişim kuralı olarak benimseyen çalışanların daha başarılı olduğunu bulguluyor. Özellikle satış, müşteri ilişkileri, vb. hizmet sektörlerinde gülümseyen yüzün avantajı, tabii ki çok belirgin bir şekilde ön plana çıkıyor.
Müzakerede fayda sağlıyor: Hayatımız insanlarla müzakere ederek geçiyor. Ebeveynlerin çocuklarını herhangi bir konuda ikna etmesi, işveren/çalışan mülakatları, terfi konuları, arkadaşla/eşle gidilecek yerler hakkında karar verilmesi vb. Gün geçmiyor ki, kendimizi herhangi bir müzakere ortamı içinde bulmayalım. Çok istisna durumlar hariç (karşı tarafın zorlu/sinirli veya alaycı olması vb.), gülümsemek tüm müzakere süreçlerinde bizi birkaç adım öne çıkarır.
Üretkenliği artırıyor: Şüphesiz ki, motivasyonumuz yerindeyse daha iyi işler başarırız. ‘Öz saygı ve gülümsemek’ daha üretken olmamız için önemli unsurların başında geliyor. Yeterince üretken olamayınca kendimizi faydasız buluyoruz ve mutsuz oluyoruz. Daha başarılı işler çıkarabilmemiz için de bu kuralı hatırlamamız ve iyi bir uygulayıcı olmamız gerekiyor.
Sağlığımıza önemli ölçüde faydası var: Gülümsemek, stres seviyesini azaltıyor, kan basıncını dengeliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, endişeyi azaltıyor vb. birçok konuda bizlere sağlık açısından fayda sağlıyor. Ayrıca doğal bir ağrı kesici olduğu da biliniyor. Ve yine yapılan araştırmalar ‘iyimserliğin ve gülümseme’nin uzun bir ömre sahip olmamıza dolaylı olarak katkı sağladığını bulguluyor. Bunların yanında, duygularımız da bulaşıcı olduğu için, etrafımızdaki enerjiyi/sinerjiyi de güzelleştirmiş oluyoruz.
Bu konuda başarılı olmak için neler yapabiliriz?
Beden dilimizin ve duygularımızın farkında olmak; kendimizi tanımak: Her şeyden önemlisi, her geçen gün bu konuda bir ritüele sahip olmamız şart tabii ki. Günümde birçok insan bu yolculuğa yeterince çıkamadığı için ne kendini ne de başkasını önemsiyor… kendisiyle ilişkisi iyi olmayan bir çalışanın, başkasıyla ilişkisinin iyi olması mümkün görünmüyor.
Duygularımızı eğitmek: Duygularımız ve düşüncelerimiz enerjimizin kaynağını oluşturuyor. Duygularımızı elimizden geldiğince hayatımıza renk katacak şekilde eğitmek, bizleri dikenli yollardan, zorlu patikalardan çıkarıp, gül bahçesine sokacaktır. (Bknz: https://www.dunya.com/kose-yazisi/is-yasaminda-duygusal-zekanin-onemi/422342)
Kendimizi şartlamak: Hepimiz biliriz ki gün içinde çok farklı insanlarla karşılaşmak zorunda kalabiliyoruz. Bu sebepten gün başında karşımıza kötü iletişime sahip kişilerin çıkabileceğini de düşünmek ve bu konuda empati geliştirmek, ne kadar zor olsa da onların negatif enerjilerinden etkilenmemek üzere yola koyulmak, huzurlu bir yaşam konusunda kendimizi şartlamak yine önemli bir yaklaşım olacaktır.
Tabii ki konu iş yaşamında gülümsemek ise, bu konuda liderlere büyük görev düşüyor. Etkili liderlik yaklaşımlarının olduğu bir işletmede, personel açısından yukarıdaki süreçlerin yönetilmesi çok daha kolay olacaktır. Bu yazımı da Romalı devlet adamı, hatip ve yazar Cicero’nun o güzel sözü ile bitirmek istedim:
“Ruh gülmeyle yenilir…”
Eğitim programlarımız ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak ve eğitimlerimizin size sunduğu fırsatları öğrenmek için lütfen katılın.