“Disiplin, özgürlüğe giden yoldur.”
Aristo
İş dünyasında olan bir çalışan veya yönetici düşünelim; ‘işe her zaman vaktinde gelmek, iş tanımında yazılan görev ve sorumlulukları yerine getirmek için gereken çaba ve özeni sarf etmek, kendi hedeflerini firmanın ona vermiş olduğu hedeflerin üzerinde belirlemek’ vb. iş disiplini gerektiren konulara muazzam bir öz disiplin gücü ile yaklaşıyor. Üstelik bu çalışan, sergilediği bu yaklaşımı iş yerindeki mevcut olan disiplin ve yönetim anlayışından bağımsız bir şekilde sürdürüyor. İlgili çalışanın gelecekte ‘kendi özgürlüğünü ilan etmesi’ kaçınılmaz bir gerçektir. İçsel motivasyon gücü yüksek bu çalışanın gelecekte muhtemelen sahip olabileceği özgürlük ve başarıya dair edinimleri aşağıdaki gibi olacaktır.
İşi işte çok iyi yaptığından dolayı, özel yaşamındaki motivasyon/huzur seviyesi yükselebilir (çalışanların çoğu iş yerindeki olumsuzlukları özel yaşamına yansıtıyor), liderlik ile ilgili yetkinliği kuvvetliyse daha üst pozisyonlar için aday olabilir, birçok çalışandan farklı olarak şirket içindeki –belirli durumlar karşısında- kredisi yükselebilir, elinden gelen maksimum çabayı göstermiş olmanın vermiş olduğu sevinç ve üretkenlik hali farklı iş fırsatları için zemin oluşturabilir, ürettiği başarılı çıktılardan dolayı öz güveni yükselen çalışanın girişimcilik ruhu varsa uzmanı olduğu meslekle ilgili olarak kendi işini kurabilir veya yine bu sürecin oluşturmuş olduğu zihin berraklığı ve motivasyon ile çok daha mutlu olacağı bir iş bulabilir vb. örnekleri çoğaltabiliriz.
Evet disiplin denilince benim aklıma gelen ilk kelime ‘özgürlük’ oluyor.
Dünya üzerinde iz bırakmış başarılı insanların yaşamını incelediğimizde de ‘öz disiplin’ gücünün ilk sıralarda geldiğini rahatlıkla görebiliyoruz. Öz disiplin gücümüzü geliştirmek, gerek iş yaşamında gerekse sosyal yaşamda bize çok şey katıyor; güvenilir olmak, mesleki ün kazanmak, zamanı iyi yönetmek, en önemlisi de özgürlüğümüzü kazanmak!
Öz disiplin gücümüzü nasıl yükseltebiliriz?
Büyük resim: ‘Büyük resim’ sözünü neredeyse her verdiğim eğitimde/seminerde kullanıyorum, yazılarımda da sıklıkla ortaya çıkan bu söz umarım ki, çok duyanları/okuyanları bunaltmıyordur. Hayata dair büyük bir resmi olan bireyin, öz disiplin gücünün de daha yüksek olduğuna gönülden inanıyorum. Bu istek/tutku zaten ilgili kişiyi asla rahat bırakmıyor. Zihninde sürekli büyük resmi ile dolaşan bireylerin içsel motivasyonları da çoğu zaman yüksek oluyor. Bu motivasyonun yüksekliği ise genellikle geleceğe dair hayallerin adım adım gerçekleşiyor olmasından gelmektedir.
Hedeflerin belirgin olması: İş yaşamındaki veya sosyal yaşamdaki kısa, orta ve uzun vadede belirlenmiş hedeflerin yeterince belirgin olması da bireyin içsel motivasyonunu ve öz disiplinini artıran bir unsurdur. Çünkü ,kendi yolunu bulan zihin, daha bilgece ve sistemli bir şekilde hareket ediyor.
Geçmişte edindiğimiz başarıların gücünü kullanmak: Hemen herkesin geçmişte edindiği bazı başarıları vardır. Geçen günlerde yönettiğim bir iş görüşmesinde, geçmişe dair başarıyla ilgili sorduğum soruya adayın, “herhangi bir başarımı hatırlamıyorum” şeklinde yanıt vermesi hiç beklemediğim bir cevaptı. İçinde bulunduğumuz toplumda, bazen bireylerin başarısı gölgelenebiliyor bu aşamada edindiğimiz başarılara sahip çıkmamız ve bu durumun bizde içsel motivasyon oluşturmasına izin vermemiz gerekiyor.
Gerçekçi bir şekilde düşündüğümüzde geçmişte edindiğimiz herhangi bir başarımızın temelinde ‘öz disiplin’ gücünü görmemiz muhtemeldir. Bu sebepten mevcuttaki -ulaşılabilir olan- hedeflerimizle ilgili olarak da içsel motivasyonumuzu ve öz disiplin gücümüzü kullandığımızda harikulade sonuçlar elde etmemiz mümkündür.
Şirketlerde de ekip içinde sorumluluk ve öz disiplin gücünü oluşturmak, liderlerin önemli görevleri arasında yer alıyor. Fakat bu aşamada birçok yönetici korku kültüründe yetişmiş olduğundan dolayı –liderlik özelliklerini geliştirmediği takdirde- personeli de baskı altında yönetmeye çalışabiliyor. Bu tarz yönetimlerde, zamanında yetişmeyen işlerle ilgili ceza verilmesi, “bu işi yapmazsan şöyle yaparım” vb. yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Bir iş yerinde baskı ve bürokrasi ne kadar çoksa çalışanın içsel motivasyonunun ve performansının da aynı ölçüde düşme ihtimali yüksek olacaktır. Bu süreci yönetmekle ilgili olarak, personelin yaptığı işlerle ilgili özerk bir tutuma sahip olmasını sağlamak, hedefleri değer odaklı bir şekilde çalışanlarla birlikte belirlemek, rol-model olmak, liderlere yönelik bazı tavsiyeler arasında yer alabilir. Bu yazımı da Goethe’nin sevdiğim bir sözü ile noktalamak istedim:
“Planlar yapan ve sözler veren değil, en küçük meselelerde bile sadık şekilde görevini yapan başarıya ulaşır.”
Eğitim programlarımız ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak ve eğitimlerimizin size sunduğu fırsatları öğrenmek için lütfen katılın.